Tiroid Kanseri Nedir?
Tiroid kanseri, diğer kanserlere kıyasla daha nadirdir. ABD’de 2010 yılında; yaklaşık 200.000 meme kanseri ve 140.000 kolon kanseri hastasına kıyasla, tahminen 45.000 hastaya tiroid kanseri tanısı konmuştur. Ancak her yıl 2000’den daha az hasta tiroid kanserinden ölmektedir. İstatistiklerin en son toplandığı 2008 yılında, tiroid kanseri tanısı olan ve yaşayan 450.000’in üzerinde hasta mevcuttu. Tiroid kanseri genellikle tedavi edilebilir bir hastalıktır ve sıklıkla ameliyat ile ve eğer gerekirse radyoaktif iyot ile tedavi edilir. Çok ilerlemiş olduklarında dahi, tiroid kanserlerinin en sık formları için etkili ve iyi tolere edilebilen tedaviler mevcuttur.Yeni tiroid kanseri tanısı konulan bireylerin – hem kadın hem erkek – sayısının, diğer kanser tiplerinden daha hızlı bir oranda artış gösteriyor olması ilginçtir. Bunun nedeni bilinmemektedir. Kanser tanısının oldukça korkutucu olmasıyla birlikte, tiroid kanseri hastaları için tahmini gidişat genellikle mükemmeldir.
Tiroid Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Tiroid kanseri, sıklıkla bir şişlik veya nodül olarak ortaya çıkar ve hiçbir belirtiye neden olmaz. Laboratuvar testleri tiroid kanseri tanısında genellikle yardımcı olmamaktadır. Tiroid testleri, örneğin TSH, kanser varlığında bile genellikle normaldir. Tiroid kanseri tanısı için en iyi yöntem tiroid bezinizin nodül içerip içermediğinden veya büyüyüp büyümediğinden emin olmaktır. Doktorunuz tarafından yapılacak boyun muayenesi bu açıdan en iyi yöntemdir. Tiroid nodülleri sıklıkla, BT(bilgisayarlı tomografi) çekimleri ve tamamen ilişkisiz bir nedenle yapılan boyun ultrasonları gibi görüntüleme yöntemlerinde, tesadüfen saptanır. Bazen hastalar aynaya bakarken, kıravatını bağlarken ya da bir kolye takarken boyunlarında bir şişlik fark ederek kendileri tirodi nodüllerini saptarlar. Nadiren tiroid kanseri ve nodüller belirtilere yol açabilmektedir. Bu durumlarda hastalar; boyun, çene veya kulak ağrısından şikayet edebilirler. Eğer nodül soluk borusuna veya yemek borusuna baskı yapacak kadar büyükse; nefes almada, yutmada güçlük veya boğazda gıcıklanma şikayetlerine neden olabilir. Daha nadir olarak, kanser ses tellerini kontrol eden sinire hasar verirse ses kısıklığı meydana gelebilir.
Hatırlanması gereken önemli noktalar şunlardır: tiroid nodüllerinde meydana gelen kanserler genelde belirti vermemektedir, kanser olduğunda dahi tiroid testleri tipik olarak normaldir ve tiroid nodülünü saptamada en iyi yöntem doktorunuzun boynunuzu muayene etmesidir.
Tiroid Kanserinin Nedenleri Nelerdir?
Tiroid kanseri; yüksek doz radyasyon maruziyeti hikayesi olan, ailesinde tiroid kanseri hikayesi olan ve 40 yaşın üzerindeki hastalarda daha sıktır. Ancak çoğu hastada neden tiroid kanseri geliştiğini bilmemekteyiz.
Özellikle çocuklukta yüksek doz radyasyon maruziyeti, duyarlı hastalarda tiroid kanseri gelişimi riskini artırmaktadır. 1960 yılları öncesinde akne, bademcik, geniz eti ve lenf nodu iltihabı gibi durumlarda ve göğüste bulunan timus denilen bir bezin büyümesinin tedavisinde X-ışını tedavisi sıklıkla kullanılmaktaydı. Tüm bu tedaviler, ileride artmış tiroid kanseri gelişimi riski ile ilişkilendirilmiştir. Hodgkin hastalığı (lenf nodu kanseri) ve meme kanseri gibi ciddi kanserlerin tedavisinde kullanılan X-ışını tedavisi dahi, eğer tedavi sırasında baş, boyun veya göğüs maruziyeti olmuşsa, artmış tiroid kanseri gelişimi riski ile ilişkilendirilmiştir. Diş veya göğüs röntgeni, mamografi gibi rutin X-ışını maruziyetlerinin tiroid kanserine neden olduğu gösterilmemiştir.
Tiroid Kanseri ve Nükleer Felaketler
Tiroid kanseri; Rusya’da Chernobyl elektrik santralindeki 1986 kazası veya Fukushima Japonya’da tsunami nedeniyle olan 2011 nükleer felaketi gibi nükleer felaketler sırasında salınan, radyoaktif iyot nedeniyle de meydana gelebilmektedir. Genellikle en çok etkilenen çocuklardır ve maruziyetten birkaç yıl sonra sıklıkla kanser gelişir. Ancak maruz kalan yetişkinlerde dahi, maruziyetten 40 yıl sonra bile, artmış tiroid kanseri gelişim sıklığı olmaktadır.
Nükleer felaket durumlarında, potasyum iyodür alınarak tiroid kanseri gelişiminden korunulabilinir . Potasyum iyodür radyoaktif iyot emilimini engeller ve tiroid kanseri riskini azalttığı gösterilmiştir. Amerikan Tiroid Derneği, bir nükleer kaza çevresinde 300 km ve daha yakınında yaşayan herkese potasyum iyodür verilmesini tavsiye etmektedir. Eğer nükleer reaktör bulunduran bir bölgede yaşıyorsanız ve potasyum iyodür hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız tavsiyelere ağağıdaki bağlantıdan göz atabilirsiniz:
Tiroid Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?
Tiroid kanseri tanısı genellikle bir tiroid nodülünden yapılan ince iğne aspirasyon biyopsisi ile veya nodül cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra konulur. Tiroid nodülleri oldukça sık olmakla birlikte, 10’da 1’inden azında kanser saptanmaktadır.
Tiroid Kanserinin Tipleri Nelerdir?
Papiller tiroid kanseri;
Papiller tiroid kanserleri tiroid kanserlerinin %70-80ini meydana getirir ve en sık tiptir. Papiller tiroid kanserlerii herhangi bir yaşta meydana gelebilir. Papiller kanseri yavaş büyüme eğilimindedir ve sıklıkla boyun lenf nodlarına yayılır. Ancak, çoğu diğer kanserlerden farklı olarak, papiller kanser lenf nodlarına yayılım olsa dahi mükemmel bir gidişat söz konusudur.
Foliküler tiroid kanseri;
Tiroid kanserlerinin %10-15’ini oluşturan foliküler tiroid kanserleri, papiller tiroid kanserine göre daha ileri yaş hastalarda görülme eğilimindedir. Papiller kanser gibi, foliküler kanser de öncelikle boyun lef nodlarına yayılabilir. Foliküler kanser ayrıca, papiller kanserden daha sık olarak kan damarlarına yayılabilmektedir ve oradan da akciğer ve kemik gibi uzak alanlara yayılabilmektedir.
Meduller tiroid kanseri;
Tüm tiroid kanserlerinin %5-10’unu oluşturan meduller tiroid kanseri daha sık olarak ailesel geçiş gösterme ve diğer endokrin problemlerle beraberlik gösterme eğilimindedir. Etkilenmiş bir insanın aile bireylerinde, RET proto-onkogeninde yapılan genetik mutasyon testi meduller tiroid kanserinin erken tanısını ve böylece erken ve kesin tedavisini sağlayabilir.
Anaplatik tiroid kanseri;
Anaplastik tiroid kanseri en ileri ve agresif tiroid kanseridir ve tedaviye cevap verme şansı en düşüktür. Neyse ki anaplastik tiroid kanseri nadirdir ve tiroid kanseri hastalarının %2’sinden azını oluşturur.
Tiroid Kanseri Tedavisi Nedir?
Cerrahi! Tüm tiroid kanseri tiplerinin birincil tedavisi cerrahidir. Günümüzde genel olarak kabul edilen yaklaşım total tiroidektomi olarak adlandırılan ameliyatla tiroid bezinin tamamen çıkarılmasıdır. Bazı hastaların boyun veya göğüs üst kısmının lenf nodlarında tiroid kanseri bulunabilmektedir. Bu lenf nodları tiroid cerrahisi sırasında veya bazen daha sonra gerçekleştirilen bir işlemle çıkarılmaktadır. Cerrahi sonrası, hastalar ömür boyu tiroid hormonu tedavisi almaktadırlar . Tiroid kanserinde, özellikle kanser küçükse, sıklıkla yalnızca cerrahi ile şifa sağlanabilmektedir. Eğer kanser daha büyükse, lenf nodlarına yayıldıysa veya eğer doktorunuz nüks açısından sizi yüksek riskli görüyorsa; tiroid bezi çıkarıldıktan sonra kalmış olabilecek herhangi bir kanser hücresini ortadan kaldırmak için radyoaktif iyot kullanılabilmektedir. Cerrahinin risk ve yararları ve nasıl bir iyileşme sürecinin beklendiği konusunda daha fazla bilgi edinmek için lütfen Tiroid Cerrahisi broşürünü daha fazla okuyunuz.
Radyoaktif İyot Tedavisi:
Tiroid hücreleri ve çoğu tiroid kanseri iyotu emer ve konsantre eder. Bu nedenle tiroidektomi sonrası kalan tüm normal veya kanseröz dokuyu ortadan kaldırmada radyoaktif iyot oldukça etkin olarak kullanılmaktadır. Tiroid dokusunun ortadan kaldırılması işlemine radyoaktif iyot ablasyonu denmektedir. Bu durumda tiroid dokusunda yüksek dozda radyoaktif iyot toplanır ve böylece tiroid hücrelerinin DNA’sı hasarlanır ve sonuçta hücreler ölür.Vücuttaki diğer dokular iyotu etkin olarak emmediği ve konsantre etmediği için ablasyon işleminde kullanılan radyoaktif iyotun tiroid dışı dokulara çok az bir etkisi olur ya da hiç olmaz. Meydana gelebilecek iki risk bilinmektedir. Bazı hastalarda, radyoaktif iyot tükürük üreten bezleri etkileyerek, kuru ağız gelişmesine neden olabilmektedir. Bazı hastalarda ise, yüksek doz radyoaktif iyot gerektirdiyse, ileride başka kanserlerin gelişmesi açısından küçük bir risk oluşmaktadır. Bunlar küçük risklerdir ancak radyoaktif iyot dozu arttıkça risk de artar. Tedavinin potansiyel riskleri mümkün olan en düşük radyoaktif iyot dozunu kullanmakla en aza indirilebilir. Eğer radyoaktif iyot tedavisi önerildiyse, radyoaktif iyot tedavisinin potansiyel riskleri ile yararlarını dengelemek doktorunuzla irdelemeniz gereken önemli bir konudur.
Eğer doktorunuz radyoaktif iyot tedavisi öneriyorsa, tedavi öncesi TSH düzeylerinizin yükselmesi gerekmektedir. Bu iki yolla gerçekleştirilebilir. Birincisi tiroid hormonu hapını (levotiroksin) 4-6 hafta boyunca almamaktır. Bu durumda hipotiroidi durumu meydana gelir ve vücudunuzda doğal olarak yüksek miktarda TSH üretilir. Ancak hipotiroidi, bazı durumlarda anlamlı yorgunluğa neden olabilir. Hipotiroidi belirtilerini en aza indirmek açısından doktorunuz size, sıklıkla levotiroksin tedavisi durdurulduğunda ,tedavi öncesi son 2 haftaya kadar kısa etkili tiroid hormonu olan T3 (Cytomel) reçete edebilir. Alternatif olarak TSH, sizi hipotiroidi durumuna sokmadan basitçe TSH enjekte edilerek yükseltilebilir. Tiroid hormon tedavisi öncesi birkaç gün içinde iki enjeksiyon rekombinant human TSH(rhTSH, Thyrogen) verilebilir. Bu yaklaşımın yararı, tiroid hormonu tedavisine devam edebilebilmesi ve hipotiroidi gelişmemesidir. Aynı zamanda, tedaviden 1-2 hafta önce düşük iyotlu diyete başlamanız istenebilir. Bu durumda vücudunuzdaki iyot tükenir ve böylece radyoaktif iyot emilimi artar, tedavinin etkinliği artar.
TSH düzeyleri yeterince yükseldiğinde;
Sıklıkla tedavi öncesi küçük bir doz radyoaktif iyot uygulanarak bir iyot taraması yapılır. Bu tarama tiroid dokusunun ne kadar hasarlanması gerektiğini belirler ve doktorun ne kadar yükseklikte terapötik radyoaktif iyot dozu uygulanması gerektiğini hesaplamasını sağlar. Doğru kullanıldığında, radyoaktif iyot tedavisinin güvenli olduğu ve iyi tolere edildiği kanıtlanmıştır. Üstelik vücudun diğer bölümlerine, örneğin akciğerlere, yayılmış olan tiroid kanserlerini dahi tedavi edebilmiştir.
İlerlemiş Tiroid Kanserinin Tedavisi;
Vücutta uzak yerlere yayılan (metastaz yapan) tiroid kanseri nadiren meydana gelir ancak ciddi bir sorun olabilir. Cerrahi ve radyoaktif iyot, işe yaramaya devam ettikleri sürece, bu tür kanserlerin tedavisinde en iyi yöntem olarak kalmaktadır. Ancak, daha ileri kanserler için, ya da radyoaktif iyot tedavisinin etkisiz olduğu durumlarda diğer tedavi araçlarına ihtiyaç duyulur. Eksternal ışın radyasyonu, kesin olarak odaklanmış X-ışınlarını tedavi edilmesi gereken bölgelere -sıklıkla kemik ya da diğer organ metastazlarına- yönlendirir. Bu, belirli tümörleri öldürebilir veya büyümesini durdurabilir. Daha geniş yayılımı olan kanserlerde ek tedavilere gereksinim duyulur. Diğer ilerlemiş kanserlerin tedavisinde umut verici sonuçları olan yeni kemoterapi ajanlarının tiroid kanseri tedavisinde de kullanımı giderek artmaktadır. Bu ilaçlar ilerlemiş kanserlerde nadiren kür(tam şifa) sağlarlar. Ancak, kanserin büyümesini yavaşlatabilir ya da kısmen geri döndürebilir. Bu tedaviler sıklıkla bir onkoloji uzmanı tarafından verilir ve bölgesel veya üniversiteye ait tıbbi merkezlerde bakım gerektirir.
Tiroid Kanserli Hastaların Takibinde Ne Görülür?
Aralıklı takip muayeneleri tiroid kanserli olan tüm hastalar için mutlaka gereklidir çünkü başarılı birincil tedaviden yıllar sonra dahi tiroid kanseriniz geri dönebilir. Bu takip randevuları, özellikle boyun bölgesine odaklı olmak üzere dikkatli bir hikaye ve fizik muayeneyi içerir. Boyun ultrasonu da, boyunu görüntülemede ve nodüllerin, şişliklerin ve kanser nüksü habercisi olabilecek kanseröz lenf nodlarının izlenmesinde oldukça önemli bir araçtır. Kan testleri de tiroid kanser hastaları için oldukça önemlidir. Tiroidektomi ameliyatı geçiren her hasta, tiroid bezi çıkarıldığında,levotiroksin ile tiroid hormon replasman tedavisine ihtiyaç duyar . Doktorunuz tarafından reçete edilen levotiroksinin dozu, kısmen tiroid kanserinizin derecesine göre belirlenir. Daha yaygın kanserler, TSH’ı baskılamak için daha yüksek levotiroksin dozu gerektirir. Düşük riskli kanserlerde TSH’ı normal aralıkta tutmak güvenlidir. Levotiroksin dozunun doğru ayarlandığının en duyarlı göstergesi TSH düzeyleridir ve düzenli olarak doktorunuz tarafından takip edilmelidir.
Diğer bir önemli kan testi tiroglobunin ölçülmesidir. Tiroglobulin tiroid dokusu ve çoğu tiroid kanserinin türü tarafından üretilmektedir ve genelde en azından yılda bir kontrol edilir. Tiroidektomi ve radyoaktif iyot ablasyonunu takiben tiroglobulin seviyeleri ömür boyu saptanamamalıdır. Bu nedenle saptanan bir tiroglobulin seviyesi yüksekliği olası bir kanser nüksü açısından şüphe uyandırmalıdır. Saptanabilen tiroglobulin seviye artışları, ek testlere ve yüksek olasılıkla cerrahi ve radyoaktif iyotla ileri tedaviye gerek gösterebilmektedir. Tiroglobulin, ya; düşük veya normal TSH seviyeleri ile seyreden tiroid hormon tedavisi sırasında ya da; tiroid hormon tedavisini 3-6 hafta keserek veya Thyrogen enjeksiyonu ile TSH yükseldikten sonra ölçülür. Kanlarında araya giren tiroglobulin antikorları bulunan hastaların %25’inde tiroglobulin ölçümü mümkün olmayabilir. Bu hastalarda takip için sıklıkla farklı araçlar kullanılır.
Rutin kan testlerine ek olarak;
Doktorunuz tiroid hücresi kalıp kalmadığını belirleyebilmek için tüm vücut iyot taramasını aralıklı olarak tekrarlayabilir. Tüm vücut taraması da TSH düzeyleriniz tiroid hormon kullanımını keserek veya Thyrogen enjeksiyonu uygulayarak yükseltildikten sonra yapılmaktadır. Bu taramalar artan sıklıkta yüksek riskli hastalar için yapılmaktadır ve yüksek oranda, özellikle birlikte kullanıldığında daha yüksek tanısal duyarlılığı olan, rutin boyun ultrasonu ve tiroglobulin ölçümü yöntemleriyle yer değiştirmiştir.
Tiroid Kanseri Prognozu Nedir?
Her şeye rağmen tiroid kanserinin prognozu (tahmini sonucu), özellikle 45 yaş altı ve küçük kanserli hastalarda mükemmeldir. Tiroid bezine sınırlı primer tiroid papiller kanseri olan hastalarda 10 yıllık sağkalım neredeyse %100’dür ve herhangi bir zamanda tiroid kanserine bağlı ölüm çok nadirdir. 45 yaşın üzerindeki, daha büyük veya agresif tümörü olan hastalar için prognoz yine çok iyidir ancak kanserin nüks etme riski daha yüksektir. Cerrahiyle veya radyoaktif iyotla tamamen ortadan kaldırılamayan kanseri olan hastalarda prognoz o kadar iyi değildir. Yine de bu hastalar da oldukça uzun süre yaşar ve kanserle yaşıyor olmasına rağmen kendini iyi hissetmeye devam eder. Kişisel kanser profiliniz ve tahmini prognozunuz hakkında doktorunuzla konuşmanız önemlidir. Ömür boyu takip, başarılı bir tedaviden sonra dahi gerekli olacaktır.
Prof. Dr. Serkan Teksöz
Tiroid Uzman Doktoru